Merhaba,
Memleket; Alice Harikalar Diyarı’na döndü. Hayaller havalarda uçuşuyor, Alice yolda giderken Pollyanna’ya rastlıyor; ikisi de el ele verip ayıp olmasın diye Pinokyo’ya uğruyorlar. Adeta konum bu.
Mesela Dünya Sefalet Endeksi’nde, Arjantin’in önünde aleni ara birinciyken, ülkede herkesin refah arasında yaşadığını, fakat refahta bir miktar düşüş olduğunu söyleyip, yılbaşıyla birlikte bu sıkıntının da giderileceğini söyleyebiliyoruz.
İnsanlar ve işletmeler borçlarını döndüremezken, yeni borçlar vermeyi müjde olarak sunabiliyor; her insanın kredi aldığından bahsedebiliyor ve bunun da ekonominin iyi bulunduğunun bir göstergesi olduğunu anlatabiliyoruz.
Bankalar yüzde 40 averajla ürem sunarken, yüzde 10,5 ürem açıklayıp, sonrasında da kamuoyunun önüne çıkarak yüzde 18’e kadar düşen ürem oranlarından bahsediyor; tehlikeden laf eden bankalara da nasihat verebiliyoruz.
İşsizlikten yakının insanoğlu varken, işsizlik rakamlarını düşürebiliyor; herkesin iş bulduğunu iddia edebiliyoruz. İş bulamayan gençlerin de çalışmak istemediğini, iş beğenmediğini dile getirebiliyoruz.
Ülkede ve dünyada enflasyon diye bir gerçek varken, yüzde 10 enflasyondan utanan yabancı bakanların varlığından söz edip, hiç utanmadan hakikatı yansıtmasa bile yüzde 80 enflasyonla sokakta yürüdüğümüzü belirtiyor; kimse bizi sokakta görmeyince de göstermelik esnaf ziyaretleri yapabiliyoruz.
Bir Bakan çıkıyor son 2-3 seneyi saymazsak, enflasyonun ülkede yüzde 9 seviyesinde bulunduğunu vurgulayabiliyor. Ama o sayılmayan senelerde ekmeğin fiyatın 1,75 TL’lerden 5 TL’ye geldiğini, hatta 7,5 TL rakamının konuşulduğunu göz ardı edebiliyoruz.
Hatta bununla da yetinmeyip, un mevzusunda destek verdiğimizi söyleyip, fırıncıların maliyet endişelerini görmezden gelirken, enerji maliyetleri başta olmak suretiyle diğer kalemler önemli değilmiş benzer biçimde görüş paylaşabiliyoruz.
Bir başka Bakan çıkıp, son 20 senede bu ülkede hiç kimsenin enflasyona ezdirildiğini söyleyemeyeceği gibi iddialı laflar sarf ederken, ülkede çalışan her iki kişiden birinin açlık sınırının altında ücret aldığını görmezden gelebiliyoruz.
Akın akın dolar ya da avro bozdurup ülkeye gelenler, ellerinde bozdurdukları döviz karşılığı TL sallarken, ülkenin ne kadar ucuz bulunduğunu da, TL’nin son derece güçlü olduğunu da vurgulayabiliyoruz.
Yılbaşından sonrasında yaptığımız bütçede, senenin yarısında bitirdiğimiz bütçenin üç katı bütçe açığı vereceğimizi ilan edip, sonrasında da yılbaşından sonrasında ekonominin düzelebileceğini rahatça söyleyebiliyoruz. Gerçekten oldukça garip bir ülke olduk.
Ortada bir hata olduğu oldukça aleni. Ama ya hatayı meydana getiren farkında değil yahut bilincinde olunmadığını sanıyor. Tıpkı fıkradaki benzer biçimde: “Adam trene binmiş, bilet test sırası gelmiş. Kontrolör, biletinin İstanbul’a olduğunu, trenin Ankara’ya gittiğini söylemiş.
Adam kendinden emin: Peki makinist yanlış istikamete gittiğini biliyor mu?”
Alın size Türkiye’de ekonomi yönetimi…
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen 🙂