Ercan Uygur: Heterodoks ekonomi ve Türkiye: 2022

Merhaba, 

Önce şunu sormak icap eder; iktidarın üst yöneticileri feminist iktisadın, köktencilik, sosyalist ve Marksist iktisadın, toplumsal iktisadın, Post-Keynesyen iktisadın,…heterodoks ekonomi içinde bulunduğunu bilseler, bu sığınmayı isterler mi?

“Heterodoks İktisat” bugünlerde gündemin ön esnasında. Üstelik, Türkiye ekonomisindeki gelişmeler ve uygulanan politikalar eşliğinde ele alınıyor. Bu kavram, örneğin Hazine ve Maliye Bakanlığının 29 Eylül’de “Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi”nde sıkça belirtildi.

Bakan Nebati’nin bu toplantının açılış konuşmasında yer alan şu cümlesi çok alıntılandı:
“Neoklasik iktisat düşüncesinden epistomolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal iktisat ve nöroekonomi ile daha fazla ehemmiyet kazanmaktadır.” Bunu anlamadık diyenler, cümleye atıf yapmış oldu.

Aslında Bakan Nebati bence dinlenen bir konferans yaptı, danışmanların yazdıklarını prompter’dan düzgünce okudu. Konuşması Türkçe olsa da, tümü yabancı akademik iktisatçı olan konuşmacılara seslendi. Hiç yerli konuşmacı yoktu zaten. Konuşmasının sonucunda şöyleki dedi; içeride, dışarıda iktisat modelimizi oldukca eleştiriyorlar, inşallah sözlerinizle modelimize destek vereceksiniz.

Şimdilerde artık heterodoks bir yaklaşım olarak lanse edilen “Yeni Ekonomik Model (YEM)”den söz ediyordu. Toplantının başlangıcında Bakan Nebati bu modelin mimarı olarak belirtildi. Sürekli vurgulanan bu modeli, bakanın kendisi olmasa da, bir yerli akademisyen özetleyebilirdi.

İktisatçıların anladığı anlamda bir “model” var ise açıklanmalıdır. Söylenen şu; “YEM, heterodoks yaklaşımımızı yansıtıyor. Bu yaklaşımda yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı, cari dengeyi önemsiyoruz ve hedefliyoruz.” Açıkça söylenmese de, “enflasyonu ve döviz kuru artışlarını fazlaca önemsemiyoruz” sonucu ortaya çıkıyor.

Daha önce de birkaç kere ifade ettim. YEM, seçime hazırlık yapmak ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faize karşı ideolojik duruşunu yansıtmak suretiyle uygulanan genişlemeci para politikası için sonradan hazırlanmış bir gerekçe, bir kılıf niteliğindedir.

2021 sonlarında döviz kurunda ve enflasyonda patlamalar olunca, YEM ileri sürüldü. Bakınız Uygur (21 Aralık 2021 ve 23 Aralık 2021). Ekonomi yönetimi bu patlamaların geçici bulunduğunu düşündü, şaşırdı, ama enflasyon hızla sürüyor. Eylül 2022’de senelik tüketici enflasyonu TÜİK’de yüzde 83,45, ENAG’da yüzde 186,27 ve İTO’da yüzde 107,42 oldu.

29 Eylül toplantısına katılmış değilim, esasen davetli değildim. Ancak gerçekleştirilen dört oturumun üçünü ve Prof. B. Eichengreen’in web üstünden yaptığı sunumu “youtube” ekranından izledim, yaklaşık 6 saatimi aldı. Bazı konuşmacılar, başka ülkelerle birlikte, Türkiye’deki büyümenin özelliklerini ele aldılar, bunlara dikkat ettim.

Söyledikleri, Türkiye ekonomisinin cılız yanlarını ortaya koyuyordu. Son haftalarda vurguladığım Türkiye’nin bilhassa beşeri sermayede ve bilgi teknolojilerinde geri kaldığını onlar da önemle belirttiler. Bu mevzulara iktidar değinmiyor bile.

Başkalarının dikkatini çekti mi bilmiyorum, ama bunların siyasi platformlara da taşınabilmesi icap eder. Çünkü beşeri sermayenin temeli olan eğitim / öğretim milyonlarca öğrencinin ve ailelerinin geleceğini, umutlarını ilgilendiriyor.

Yabancı iktisatçılardan birkaçı para ve faiz mevzusuna da değindi. Bildiğimiz bir konu; enflasyon 2021 başlarından itibaren yükselince, ABD başta olmak üzere batı merkez bankaları gecikmeli de olsa faizi yükselttiler. Ama durgunluk olasılığı da terfi etti. Öyleyse, ortodoks olarak kabul edilen bu politikaya eleştiri de var. Özellikle Avrupa’da. Türkiye’deki şeklinde faizi indirseler miydi acaba?

Şimdi önce özetlemek gerekirse heterodoks iktisadı ve Türkiye’deki politikalarla ilişkisini izah edelim. Sonra, yer kaldığı ölçüde, yabancı konuşmacıların Türkiye ile alakalı saptamalarını ele alalım.

Heterodoks iktisat ve Türkiye’de ekonomi yönetimi

Bu kavramı heterodoks iktisatçıların kendi bitirdikleri tanım ve açıklamalardan alıntılayarak özetlemek gerekirse ele alalım. Kaynağımız “Heterodoks İktisat Haber Bülteni (Heterodox Economics Newsletter, HEN, 12 Eylül 2022).

Elektronik olarak gösterilen bu bültenin (özetlemek gerekirse HEN) ilk sayısı 29 Eylül 2004’te, 301inci son sayısı 12 Eylül 2022’de gösterildi. Haber bülteni deniliyor ama, bültenin yer almış olduğu internet sitesinde yüzlerce sayfa bilgi, gösterim, ilan ve münakaşa yer alıyor.

Heterodoks iktisat, neo-klasik yaklaşımı temel almayan birçok tutumsal düşünceyi ve farklı inceleme alanını kapsayan şemsiye bir kavramdır. Bu şemsiyenin altında farklı düşünce ve yaklaşımı temsil eden fazlaca sayıda iktisatçı donanması ve derneği var.

2016 yılının heterodoks iktisat rehberinde (Heterodox Economics Directory) bu birliklerin sayısı 40 dolayında idi. Bunların isimlerinden heterodoks iktisadın bileşenlerini ortaya çıkarabiliriz. Benim seçtiğim ve ağırlığı bulunduğunu varsaydığım birtakım iktisatçı birlikleri şunlar;

1) Evrimsel İktisat Birliği (AFEE), 2) Kurumsal Düşünce Birliği (AFIT), 3) Heterodoks İktisat Birliği (AHE), 4) Sosyal İktisat Birliği (ASE), 5) Uluslararası Feminist İktisatçılar Birliği (IAFFE),
6) Radikal Politik İktisat Birliği (URPE), 7) Post-Keynesyen İktisat Çalışma Grubu (PKSG) ve en son 8) Dünya İktisat Birliği (WEA).

Bu birliklerin bazılarının altında da değişik dernekler var. Örneğin, altıncı sıradaki Radikal Politik İktisat Birliği (URPE) altında Marksist ve sosyalist iktisatçı dernekleri yer ediniyor.

Sekizinci sıradaki Dünya İktisat Birliği (WEA) 2011 yılında heterodoks iktisatçılar öncülüğünde kurulmuştur. Uluslararası Ekonomi Birliği’nden (IEA) farklıdır. IEA, 1950 yılında UNESCO’nun girişimiyle kurulmuştur. Değerli iktisatçımız Dani Rodrik şimdiki IEA başkanıdır (kendim de haber alma kurulu üyesiyim), hem de WEA yönetim kurulu üyesidir.

Farklı yaklaşımlar olsa da, heterodoks iktisatçılar şunları genellikle kabul ederler; (i) İktisatla uğraşmak, geniş anlamda toplumsal bir mevzuda çalışmak anlamına gelir, (ii) ekonomik işlem ve hareketlerde belirsizlik vardır ve önemlidir, (iii) efektif talep ilkeleri de önemlidir, (iv) para genellikle içseldir, (v) çalışmalarda çoğulculuk ve mevzular arası (interdisciplinary) geçişler vardır.

Heterodoks iktisatçılar, ana-akım iktisadın mübarek üçlüsünü (kıt kaynaklar, rasyonellik (optimum davranış), başta piyasanınki olmak suretiyle her tür denge) tümüyle reddetmeseler de bunların iktisatta tek çıkış noktası olduğunu kabul etmezler ve bunlara yakın durmazlar.

Belki bu yüzden olmalı, “ana-akımı izleyen iktisatçı meslektaşlar ve kurumlar tarafından ‘marjinal’ olarak düşünülen ekonomi yaklaşımları, heterodoks iktisatçılarca kabul görür. Böylece heterodoks ekonomi, ana akım iktisada bir seçenek oluşturur.” Lee ve Jo (2014).

Heterodoks ekonomi terimini ilkin kurumsal iktisadı tanımlamak için 1930’larda kullanıldığı belirtilir. Lee ve Jo (2014). Sonra 1980’lerde Marksist ve Post-Keynesyen iktisat da heterodoks iktisat içinde kabul edilmiştir. 1990’larda  ana-akım iktisada karşı olduğu düşünülen Avusturya iktisadı, feminist iktisat, toplumsal iktisat,… da heterodoks iktisada dahil edilmiştir.

Bu konunun ayrıntısına daha fazla giremiyoruz, uzatmadan şu soruyu soralım: Türkiye’deki iktidarın heterodoks iktisatla ne ilgisi var? Bakan Nebati bu soruya cevap verdi aslına bakarsak.

Şöyle ki, iktidarın uyguladığı, tarzı ve ideolojiyi gözeterek uygulanan politikalar çok başarısız oldu, özellikle enflasyon orta ve düşük gelirlileri çökertti, büyük belirsizlik ve buhran yarattı. Haliyle her görüşte iktisatçı bu politikaları yoğun olarak eleştirdi. (Belki istisnaları olabilir.)

Bunun üstüne Bakan Nebati şimdi diyor ki, bizler ortodoks politikalar uygulamadık, heterodoks politikalar uyguladık, o zaman heterodoks iktisatçılar bizlere destek versin. Kısacası, iktisat yönetimi şimdi heterodoks iktisatçılara sığınıyor, eleştirileri böyle göğüslemek istiyor. Olabilir mi?

Önce şunu sormak icap eder; iktidarın üst yöneticileri feminist iktisadın, radikal, toplumcu ve Marksist iktisadın, sosyal iktisadın, Post-Keynesyen iktisadın,…heterodoks iktisat arasında olduğunu bilseler, bu sığınmayı isterler mi?

Daha önemlisi, heterodoks ekonomi içindeki bu değişik yaklaşımların en azından bazıları yönetimin bu talebini kabul eder mi? Emek hasılatının ne kadar düştüğünü, fakirliğin ve hatta açlığın arttığını bilseler bu talebi müsait bulurlar mı? Örneğin feminist iktisatçılar Türkiye’nin İstanbul Anlaşmasından bir imza ile çekildiğini bilseler, bu talebi kabul ederler mi?

Karşılıklı kabullenme olursa, yönetimin uyguladığı politiklar da uygun görülür belki. Ama zor görünüyor.

 

Haberin devamı: https://t24.Com.Tr/yazarlar/ercan-uygur/heterodoks-ekonomi-ve-turkiye,36963

Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen 🙂

İçeriğimize oy verin

Yorum yapın