Merhaba,
Seçim sathı mahalline girdiğimiz bu fazlaca özel dönemde, FÖŞ bir oldukca açıdan kendini Altılı Masa (6M) muhaliflerinin çoğunluğunun ortaya sürdüğü görüşlerden fazlaca değişik bir noktada buluyor. Yani, onlar Mars’ta, ben Kars’ta gibi bir farklılık. Muhalefet içinde yazları Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın anketlerde elde etmiş olduğu kazanımdan cesareti kırılıp, ekonominin kuvvetli performansını sürdürmesi halinde 2023 seçimlerini de kazanacağını öne devam eden bir grup var. Bir başka öbek ise Erdoğan’ın bir şekilde Putin’in ağzından girip burnundan çıkarak organik gaz faturalarını seçim sonrasına erteleteceğini öne sürüyor. Bu durumda, döviz kuru da seçime kadar sukunetini koruyarak, Erdoğan’a seçmen nezdinde itibarını geri kazanma şansı verecek.
FÖŞ yalın düşünen bir düşünce insanı. Hükümet cephesinin yaz aylarında anketlerde yükselmesinin BAŞLICA sebebi, Erdoğan’ın vaatleri değil. Turizm geliri beklentileri misliyle aşarak, belki de 1.5 milyon geçici istihdam üretti. Bunun yarattığı gelirin üzerine Temmuz zamları ve Bayram ikramiyeleri de binince, seçmen kendini zenginleşmiş hissetti. Yazın meyve-sebzeyle doymak daha rahat, elektrik-gaz faturaları da hane halkı bütçesini kış aylarındaki kadar perişan etmiyor.
Kış soğukları başlayıp, global enerji fiyatları da yine yükselişe geçerken, ekonomide düzelme bekleyenlerin sayısında kayda değer bir gerileme gözlenecek. Türkiye’de devam eden kuraklık ise gıda fiyatlarında gerileme beklentisini mantıksız kılıyor. Doğrudur, Putin Erdoğan biraderini sever …mi acaba?). Çok, oldukca, biçok sevse de… bedava doğalgazın faturası fazlaca ağır olabilir mi?
Hemen bu sorulara yanıt vereyim.
Enflasyon seçime kadar kalan süre zarfında düşer mi? Kediye piyano çalmak öğretilebilir mi? Ekim ayı verileri bizlere ekonominin tam kapasiteye oldukça yakın seyrettiğini anımsatıyor. Yani, ekonominin arz tarafı (ihracata yönelik endüstri üretimi haricinde) çıktıyı artırmakta zorlanır. Bu ortamda bütçe ve asgari ücret zamları vasıtasıyla harcanabilir gelire dev enjeksiyonlar yaparsanız, enflasyon artar. En basiti, artan talep karşısında mal yetiştiremeyen müstahsil ve toptancı, zam yapar.
Bu senaryoda, aşağıdaki grafikte sunduğum Yİ-ÜFE ve TÜFE makası ilki lehine kapanır:
Devam edeyim, yaz aylarında döviz kuru “çıpasının” enflasyonu hiç de yavaşlatmadığını görüyoruz:
Yani, enflasyon katılaşmış. Enflasyondaki katılığın derecesini, çekirdek enflasyon tablosundan da görebiliriz:
Hangi çekirdek göstergesini baz alırsak alalım, 2023’ün ilk yarısında aylık %5’in altında bir TÜFE temposuna yavaşlamak rahat değil. Fakat bu durumda, yıl başı zamları Mayıs’ta en az %25 satın alım gücü yitirmiş olacak. Sizce bu denli süratli reel gelir yitirilmesine uğrayan seçmen Erdoğan’a minnettarlık duyar mı?
Biraz önce Garanti BBVA’nın bir araştırması elime geçti, 2023 sonunda enflasyonun %45’ten aşağı gerilemeyeceğini ifade ediyor. Yani, seçime giden aylarda aylık %4 civarında bir enflasyonla hayatı kararacak seçmenin.
Üstelik, enflasyon tahminlerinde riskler bariz biçimde yukarı yönde. İlk belirsizlik, yılbaşında maaş ve ücret zamlarının oranını bilememek. %100 benzer biçimde seçim kazanmayı garantileme amacı güden bir zam, enflasyon öngörülerini yukarı revize ettirir. İkincisi, şimdi anlatacağım, kış aylarında kur şoku temenni ediyorum ki Erdoğan ve Cumhur İttifakı “oyundan düşer”.
Niye kur şoku temenni ediyorum?
Sosyal medyada alay konusu oldum, yaz başından bu yana tekrarladığım kur şoku ve sermaye kontrolleri gerçekleşmedi diye. Aslında zımni bir kapital kontrolü rejimindeyiz ya, neyse. Gelelim kur şokuna.
Ekim ayı dış tecim istatistiklerine gore ihracat geçtiğimiz senenin aynı ayına göre yüzde 3 artışla 21,3 milyar dolara terfi etti. İthalat 29,3 milyar dolar oldu. Dış tecim açığı Ekim’de yüzde 430,4 artışla 8 milyar dolar oldu.
Seçime kadar iç talep kuvvetli tutulacaksa, ithalat artışı da hız kesmez. Bu manzarayı müspet anlamda değiştirecek en mühim büyüme gıda emtiaları ve enerji fiyatlarında elle tutulur gerilemeler olur ki, bu enerji fiyatları bağlamında gerçekleşmiyor, gerçekleşmeyecek de. Putin’in tahıl koridorunu yeniden açmasıyla, besin emtia rallisi fren yaptı. Fakat, Putin’in ilerleyen günlerde bir kez daha bu çareye başvurabileceğini akıldan çıkartmayalım. Rusya’nın tahıl koridorundan çekilmesi iki günde buğday vadelilerinde %6 sıçrama yaratmıştı.
Dış ticarette ikinci önemli kalem ise ihracat; AB’nin resesyona yuvarlanması ile ilk alarm işaretini Ekim’de verdi. Aşağıdaki tabloda ihracatın sene içinde AB’nin performansına paralel nasıl yavaşladığını görüyoruz.
Kasım2022-Haziran2023 döneminde EN AZ $35 milyar cari aleni beklerim. Bu meblağın TCMB’nin likit, doğrusu müdahalede kullanılabilir FX rezervine yakın bulunduğunu da söyledik, Kardeşim.
Yeni bir risk daha oluştu, büyük bankalarımız dahi sendikasyon yenilemelerinde %70’in üstüne çıkamıyor. Bu oran 1Y2023’de daha gerileyecek, şundan dolayı Fed-AMB ürem artırımları yüzünden son 20 yılın en sıkı finansal koşulları hüküm sürecek. Bu kalemden kaç milyar $ döviz kaçar, tam hesabını yapamadım, ama Euro-tahvillerin yenilenmesinin de güç olacağını kabul edersek, $10-15 milyarlık bir kaçaktan bahsediyoruz.
Zaten matematik olarak bu denklemde TCMB harcanabilir rezervi eksiye düşmüş olduğu için ekonomiyi ilkin kur şoku, sonrasında da bireylere sermaye kontrolleri vuruyor.
KKM’ye girişler iyice yavaşladı. KKM’deki bireysel mevduat çözülmeye mahkum, sebeplerini sıralayıvereyim size:
- Henüz BOTAŞ-Gazprom naturel gaz kredilendirme görüşmelerinden netice çıkmadı. (Şüphem, Putin’in Erdoğan’ın BM ile ortaklık yaparak Rusya’nın tehditlerine rağmen tahıl koridorundan sevkiyatını zorlaması, Putin’i kızdırdı).
- Kredilendirme gerçekleşirse, Erdoğan’ın Ukrayna Savaşı’nda arabuluculuk görevi ne denli değerli olursa olsun, yaptırımlar gelecek. Bu durumda da dış kredi bulamayacağız ve tehtidin Amerika-AB kaynakları tarafınca yüksek sesle kamuoyuna duyurulması bankalardan döviz mevduat kaçışına niçin olabilir.
- Seçime giderken KKM’nin çözülmesi yönünde 2 neden daha var. KKM’de kaldığı her ay servet yitiren bir kısım mudi, Erdoğan’ın Şubat’ta enflasyonun %20’lere düşeceği vaadine inandığı için bekliyor. Düşmezse, dövize kaçabilir. Kılıçdaroğlu’nun Mart’ta 6M iktidara gelirse KKM’de faizin Hazine payını ödemeyeceği tehtidini yinelemesi de son gerekçe.
Bir de “halkımız artık enflasyona alıştı, enflasyon çatlasa da, patlasa da yeniden de Erdoğan’a oy verecek” görüşü var. Bu görüşü fevkalade elitist ve yukardan bakıcı olarak nitelendiriyorum. Birisi hergün sizin totonuza elektrik şoku verse, buna alışabilir misiniz? Hergün popo ağrısı çekeceğinizi bile bile bu kişiyle dostluğunuzu sürdürebilir misiniz? Evet, 1990larda hepimiz yüksek enflasyona alıştık. Çünkü, en az 25 yıllık bir yüksek enflasyonda hayatı yönetme becerimiz oluşmuştu. Son 10 yılda tek hanede seyreden fiyat artışının bir yılda %87’ye hızlanmasına alışılmaz, çünkü ekonomik davranışları bu hıza uyarlayacak kıvraklık yok sıradan vatandaşta. Halihazırda, Erdoğan’a inanan, güvenen klitle, vaat ettiği gibi Şubat’ta AYLIK fiyat artışlarının durulmasını bekliyor. Mart’ta artık beklemez, tekler. Dövize döner, Erdoğan’a da sırtını.
FÖŞ yazdı: Jeo-politik gerginlik 2023’te ekonomi ve piyasaları zorlayacak
Erda Gerçek’le piyasalarda GERCEK: Bilanço daraltmanın görünmez eli
Borsa İstanbul: Tehlike mi, Fırsat mı?
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen 🙂