Merhaba,
TCMB ürem indirimi sonrası TL ticari kredileri sınırlayan yeni makroihtiyati tedbirler deklare etti. TCMB 18 Ağustos tarihli son PPK toplantısında, tutumsal faaliyette ivme yitirilmesine işaret ederek, sanayi üretiminde yakalanan ivmenin ve istihdamdaki artış trendinin sürdürülmesi amacıyla politika faizini 100 baz puanlık bir indirimle %13,0 çekmişti. TCMB bunun arkasından, daha ilkin belirlediği selektif alanlar (KOBİ kredileri, esnaf kredileri, ihracat ve yatırım kredileri, tarımsal krediler, v.S.) haricinde kalan TL ticari kredi büyümesine ve faizlerine sınırlama getiren yeni makroihtiyati tedbirler deklare etti.
TCMB’nin son adımları selektif krediler ve tüketici kredilerinde büyüme eğilimini yansıtıyor olabilir. TCMB, makroihtiyati tedbirlerle, TL ticari kredi büyümesini ve potansiyel döviz talebini sınırlandırmayı hedeflemeye devam ediyor. Bununla beraber, TCMB’nin ekonomik aktivitedeki ivme kaybına atıfta bulunarak faiz indirimine gitmesi, daha önceden belirlediği selektif krediler ve tüketici kredilerini sınırlamalardan muaf tutması ve TL ticari kredi faizlerinde üst sınırlar belirlemesi, ekonomi yönetiminin yeni bir kredi genişlemesi (parasal genişleme) eğiliminde olabileceğini çağrıştırıyor. Buna karşın, hususi bankaların ticari kredi vermede daha seçici davranabileceğini ve bunun gerçek sektörün işletme sermayesi amaçlı nakit bulmasını zorlaştırabileceğini düşünmekteyiz. Bununla beraber, bu süreçte amme bankalarının selektif krediler ve tüketici kredileri tarafında takınacakları tutumun, kur, enflasyon ve büyüme üzerinde daha belirleyici olabileceğini düşünüyoruz. Bu bakımdan, gelecek haftalarda özellikle amme bankaları yöntemiyle kredi büyümesinde bir ivmelenme olup olmayacağı ve de TCMB’nin faiz indirimlerine devam edip etmeyeceği yakından takip edilmeli.
Yeni düzenlemeler (kısa vadede) büyümeye destek verebilir, sadece TL’de artan değer kayıplarıyla birlikte, enflasyonda da daha yüksek bir patika görülebilir. Böyle bir kredi genişlemesi (parasal genişleme) olması GSYH büyümesine kısa vadede destek verebilir. Güçlü turizm gelirleri ve Rusya kaynaklı kapital girişleri de yine kısa vadede TL üzerinde kıymet kaybı baskısını sınırlandırılabilir. Ancak, yeni bir parasal genişleme dönemi yaşanması durumunda TL üzerinde değer kaybı baskılarının gelecek aylarda güçlenebileceğini düşünüyoruz. Bu bununla birlikte enflasyonda daha yüksek bir patika görülmesine yol açacaktır.
26 Temmuz tarihinde yayınladığımız “Küresel piyasalardaki resesyon fiyatlaması Türkiye’yi nasıl etkileyecek?” başlıklı strateji raporumuzda iki farklı senaryoya yer vermiştik. İlk senaryoda enflasyona endeksli borçlanma aracı (yahut benzeri) bir ürün ihracı ve piyasa faizlerinde (mevduat ve kredi faizleri) yükselişlerle TL’deki kıymet kaybı baskısının sınırlandığı bir çerçeveyi baz almıştık. Ancak, son atılan adımlarla yeni bir parasal genişleme konusundaki sinyaller ve kredi faizlerinde görülebilecek potansiyel düşüşler, bu senaryonun tahakkuk olasılığını azaltmış durumda. Buna bakılırsa, baz senaryomuzu ilgili raporda yer verdiğimiz ikinci senaryoya yaklaştırıyoruz.
İlerleyen süreçte “sert yavaşlama” riskinin arttığını düşünüyoruz. Yukarıda genel çerçevesini çizdiğimiz yeni makro senaryomuzda sene sonu $/TL öngörümüzü (varsayımımızı) 18,75’ten 20,50’ye yükseltiyoruz. Buna bağlı olarak da mevcuttaki %71,5’lik TÜFE enflasyonu tahminimizi %77,0’ye yükseltiyoruz. Bu tahmini yaparken, Brent petrolün varil fiyatını 2022 sonu için 95 $ olarak varsaydığımızı belirtelim. Brent petrol fiyatının yine mesela 115-120 $ civarlarına yükselmesi halinde TÜFE enflasyonu sene sonucunda %80’in üzerinde de kalabilir. Yukarıda da belirttiğimiz benzer biçimde, kamu bankaları yoluyla selektif kredilerde ve tüketici kredilerinde bir genişlemeye gidilmesi kısa vadede büyümeyi destekleyebilir. Fiyatların yükseleceği beklentisiyle talebin devamlı olarak öne çekilmesi de büyümeyi destekleyen başka bir unsur olarak çalışıyor. Buna bakılırsa, mevcutta %4,0 seviyesindeki 2022 yılı GSYH gelişme tahminimizi %4,7’ye revize ediyoruz. Ancak bu durumda GSYH büyümesinde ileride oluşabilecek «ani duruş» riskinin oldukca daha güçlendiğini de belirtelim. Zaman içinde bankaların kredi verme iştahında azalma olabileceği yönündeki beklentimiz de da bu ihtimale destek veriyor.
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen 🙂