Merhaba,
“Enflasyon her vakit ve her yerde parasal bir olgudur. Çünkü o, sadece mal ve hizmet üretiminden daha çok artan para miktarı ile ortaya çıkar.”
Giriş
Enflasyon (tutumsal tanımla fiyatlardaki artış, halk tanımıyla hayat pahalılığı) Türkiye’nin şu an en alev ateş problemlerinin başında geliyor. İktidar temsilcileri ve ona bağlı Merkez Bankası, yüksek enflasyona sebep olarak artan gıda ve enerji fiyatlarını, küresel tedarik zincirinde yaşanan aksaklıkları ve bütün dünyada yüksek seyreden enflasyonist konjonktürü gösteriyor. Ancak bu sebepler Türkiye’nin niçin öteki ülkelerden oldukca daha yüksek bir enflasyona (resmi rakamlara göre dünyanın altıncı en yüksek) haiz olduğunu açıklamıyor. Üstelik resmi rakamların doğru olduğuna yönelik şüpheler de bir fazlaca yüksek.
Önceki bir yazımda Satın Alma Gücü Paritesi (SAGP) hipotezi ile gerçek enflasyonun resmi rakamlardan daha yüksek olabileceğini iddia etmiştim. Bu yazımda da, Paranın Miktar Teorisi ışığında hem Türkiye’de yüksek enflasyona sebep olan parasal faktörlere hem de resmi enflasyon rakamlarındaki tutarsızlığa imlemek isterim.
Enflasyon nelerdir?
Enflasyon klasik tanımıyla, fiyatlar genel seviyesinin devamlı olarak artışıdır. Bu tanıma nazaran, sadece belirli bir grup ürünün fiyatının artması yada tüm mal ve hizmetlerin fiyatlarında tek sefere mahsus artış yaşanması yeterli değildir. Yükseliş hem genel (bütün fiyatlar için geçerli) aynı zamanda devamlı olmalıdır.
Tersinden tanımlayacak olursak enflasyon, para biriminin mal ve hizmetler karşısında alım gücünün devamlı düşmesidir. Yani, para biriminin mal ve hizmetlere kıyasla kıymet kaybıdır. Peki enflasyon niçin kaynaklanır? Değişim (mübadele) denklemi, enflasyonun sebebini anlamakta bizlere destek olabilir.
Paranın Miktar Teorisi ve Enflasyon
Değişim denklemi şu şekildedir:
M x V=P x Q (1)
M: Para arzı (ekonomide mevcut bulunan toplam para miktarı)
V: Paranın dolaşım hızı (paranın mal ve hizmet alımında el değişiklik yapma sıklığı)
P: Genel fiyat seviyesi (tüketici fiyat endeksi, üretici fiyat endeksi, milli gelir deflatörü vb.)
Q: Toplam çıktı (ekonomide üretilen toplam mal ve hizmet kütlesi)
Değişim denklemi tanım gereği doğrudur. Denkleme nazaran, bir dönem süresince mal ve hizmetlerle değiştirilmek için harcanan paranın toplam değeri (MxV), para ile değiştirilen mal ve hizmetlerin toplam parasal değerine eşittir (PxQ). Bir başka açıdan, toplam para arzı ile toplam (nominal) ulusal gelir birbiriyle direkt ilintilidir.
Parasalcı iktisatçılar (monetaristler), değişim denklemi üzerinden Paranın Miktar Teorisi’ni geliştirmiş ve para arzı ile genel fiyat seviyesi arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu öne devam etmiştir. Paranın yansızlığı kuramı, miktar teorisine temel oluşturur. Buna gore, uzun solukta para arzındaki (M) değişiklik, ekonomide reel değişkenleri yani üretilen mal ve hizmet miktarını (Q) değil sadece nominal değişkenleri şu demek oluyor ki fiyatları (P) etkiler. Daha basit bir ifadeyle, aynı sayıda mal ve hizmete mukabil daha fazla para basılması bir müddet sonra sadece tutarları yükseltecektir.
Paranın Miktar Teorisi’ne getirilen en mühim tenkit, paranın dolaşım hızındaki (V) değişimlerin ve parasal olmayan yapısal faktörlerin fiyatlar üzerindeki etkisini dikkate almamasıdır. Ancak parasalcılara gore, paranın dolaşım hızındaki değişiklikler uzun solukta istikrarlı ve tahmin edilebilirdir¹. Öte yandan teknolojik gelişmeler ve bereketlilik şeklinde üretimi (çıktıyı) etkileyen yapısal diğer faktörler de, paranın dolaşım hızı benzer biçimde, uzun vadeli ve yavaş değişiklik gösterir. Belirli emtialara hususi arz şoklarından kaynaklı fiyat artışlarının genel fiyat seviyesi üzerindeki etkisi de sınırlıdır. Zira bu mamüllerin sebep olduğu maliyet artışlarının finanse edebilmesi için ilave para yaratılmadığı sürece sadece göreli (nispi) fiyatlarda değişiklik yaşanacaktır. Bu yüzden parasalcılara gore, bilhassa yüksek enflasyona sahip ülkelerde şüphelenilmesi ihtiyaç duyulan esas olgu bu gibi faktörlerden ziyade Merkez Bankaları’nın yüksek ölçüde değiştirebilme kudretine sahip olduğu para arzıdır.
Parayı Kim Yaratır?
Bir ekonomide toplam para arzının iki temel bileşeni vardır. Bunlardan ilki Para Tabanı’dır. Para Tabanı, dolaşımdaki para ve bankaların merkez bankasında ve kendi kasasında duran rezervlerinden oluşur. Para Tabanı, Merkez Bankası’nın direkt yaratıp piyasaya sürdüğü paranın karşılığıdır. Bu yüzden bununla beraber Merkez Bankası Parası, Rezerv Para, Yüksek Güçlü Para ve hatta Devlet Parası olarak da tanımlanır.
Toplam para arzının öteki bileşeni ise ticari bankaların yaratmış olduğu paradır. Bankalar, kısmi rezerv bankacılığı sisteminin vermiş olduğu imkanla para tabanını krediler yoluyla katlayarak büyütür (çarpan tesiri) ve para arzını genişletir.
Şekil 1: Para Tabanı ve Para Arzı

Formüle dökmek gerekirse:
M = B / r
veya
M= B * k (2)
M= Toplam para arzı
B= Para tabanı (biriki para)
r= Bankaların rezerv tutma oranı
k= Parasal çarpan (1/r)
Kimi heteredoks iktisatçılar, para arzının genişlemesinde bankaların, firmaların ve hane halkının davranışlarının etken olduğunu, doğrusu para arzının piyasa tarafınca manevi belirlendiğini ileri sürmektedir. Bu yaklaşıma göre, bankaların kredi verme süreçleri mevduat üretmekte ve merkez bankaları sistemin likiditesini korumak adına bankaların talebi üstüne rezerv para yaratarak sisteme uyum sağlamaktadır.
Parasalcı iktisatçılara nazaran ise para arzının genişlemesi Merkez Bankasından ticari bankalara doğrudur. Merkez Bankası, piyasa aktörlerinin talebinden bağımsız şekilde dışardan dilediği kadar biriki para yaratabilir ve ticari bankalar da ancak rezerv para yaratıldıktan sonrasında onu krediler yoluyla genişletebilir (dışsal para). Ayrıca, Merkez Bankaları belirledikleri mecbur karşılıklarla ticari bankaların tutması gereken rezervleri ve kredi olarak dağıtılabilecek para miktarını da direkt etkileyebilmektedir. Bu yüzden parasalcı iktisatçılara bakılırsa toplam para arzının ana belirleyicisi Merkez Bankası’dır.
Türkiye’de Parasal Genişleme
Türkiye’de para arzının genişlemesinde amme otoritesinin ne denli yoğun rol oynadığını imlemek için birkaç değişik gösterge bizlere destek olabilir. İlk olarak, Grafik 1’de de görüleceği üzere, para tabanının toplam para stokuna (M3 para arzı)² oranı 2012’den 2019’a kadar görece istikrarlı bir seyir izlemekte ve 2019’dan sonra da bu nispet artmaktadır. Artış süreci, enflasyonun da yükselmeye başladığı döneme karşılık etmektedir.
Grafik 1: Para Tabanı / Toplam Para Arzı (M3) (%)

Bu tabloyu daha iyi okumak adına Aralık 2009-Haziran 2022 sürecini düşük, orta ve yüksek enflasyon dönemleri olarak üçe ayırdım. Düşük enflasyon döneminde (2009-2014), para tabanının yıllık yaklaşık gelişme oranı (%12.2), toplam para arzının gelişme oranından (%15.3) daha düşük seyretmektedir. Bu dönemde bankaların vermiş olduğu krediler, hem para arzından hem de para tabanından daha süratli büyümektedir (%25.9). Orta enflasyon döneminde (2015-2018), para tabanının ortalama büyüme oranı (%16.9), hem toplam para arzı (%16.1), aynı zamanda toplam krediler ile (%17.9) benzer bir meyil göstermektedir. Yüksek enflasyon döneminde (2019-2022) ise para tabanının yıllık ortalama gelişme oranının (%55.2), para arzı büyümesinden (%41.9) ve kredi büyümesinden (%32.1) oldukca daha yüksek olduğu gözükmektedir.
Tablo 1: Değişen Enflasyon Dönemlerinde Parasal Büyüklüklerin Yıllık Ortalama Büyüme Oranları

Öte yandan, banka kredilerinin kompozisyonunu incelendiğinde toplam krediler içinde amme bankalarının payının giderek arttığı görülmektedir. Aralık 2009 – Aralık 2013 döneminde (hem de düşük enflasyon periyodu) kamu bankalarının sunduğu kredilerin toplam krediler içerisinde oranı %30 civarındayken, o dönemden bugüne bu nispet istikrarlı bir biçimde artmış ve nihayet bugün %45 seviyesine ulaşmıştır.
Grafik 2: Kamu Bankalarının Verdiği Kredilerin Toplam Krediler İçindeki Payı (%)

Bu veriler bize enflasyonun yükseldiği dönemlerde genişleyen para arzının merkez bankası ve iktidarın güdümündeki kamu bankalarından kısaca direkt kamu otoritesinden kaynaklandığını açıkça göstermektedir.
Türkiye’de Para Arzı ve Enflasyon
Yukarıdaki bilgiler ışığında (1) numaralı değişim denklemini, denklem bileşenlerinin gelişme oranlarını temel alacak halde yeniden yazalım:
m+v = p+ q (3)
m: para arzındaki artış oranı
v: paranın dolaşım hızındaki değişiklik
p: enflasyon
q: reel ekonomik gelişme payı
Paranın dolaşım hızını durağan kabul edersek;
p= m – q (4)
(4) numaralı denklem bize şunu anlatmaktadır: “Şayet paranın dolaşım hızında büyük bir değişiklik söz mevzusu değilse, enflasyon ile reel büyümeden arındırılmış para arzı artışı arasında (uzun solukta) kuvvetli bir ilişki laf konusudur.”
(4) numaralı denklemin iddia etmiş olduğu ilişkiyi Türkiye ekonomisinde test etmek için ekonomik büyümeden arındırılmış (çıktı başı) en geniş para arzı M3 ile yaklaşık tüketici fiyat endeksini 2009 yılı sonundan bugüne üç aylık seri olarak endeksledim.
Grafik 3: Çıktı Başı Para Arzı ve TÜFE (2009 Aralık=100)

Grafik 3’ten ve Tablo 2’den de görüldüğü üzere çıktı başı M3 ile TÜFE, 2018 sonuna kadar birebir uyumlu hareket etmektedir. Bu da para arzı ile enflasyon arasındaki güçlü ilişkiyi doğrulamaktadır. 2019 hemen sonra ise M3’ün TÜFE’nin üstünde seyretmeye başladığı görülmektedir. Tablo 2 de göstermektedir ki yüksek enflasyon döneminde çıktı başı para arzı büyüme oranı (%37.2) ortalama enflasyondan (%27.9) anlamlı biçimde ayrışmaktadır. Böylelikle, para arzı ile fiyat seviyesi arasındaki geçmiş uyumlu trendden hareketle, 2019 sonrası dönemdeki fiili tüketici enflasyonunun resmi rakamlardan daha yüksek olabileceği yönünde bir çıkarım yapılabilir.
Tablo 2: Değişim Denklemi Bileşenlerinin Yıllık Ortalama Büyüme Oranları

Öte taraftan bu çıkarıma, paranın dolaşım hızının düşmüş olabileceği iddiasıyla itiraz edenler olabilir. Halbuki, yüksek enflasyon döneminde paranın dolaşım hızı ile ilgili risk tam tersi yönlüdür. Birçok bilimsel niteliği olan inceleme da paranın dolaşım hızının yüksek enflasyonla beraber yükseldiğini ortaya koyar (bkz. Dipnot 1). Zira enflasyon arttıkça ekonomik aktörlerin para biriktirme teşviği azalacak ve artan tüketim iştahı (öne çekilen istek ve enflasyondan korunmak amaçlı gerçek varlık alımı) paranın dolaşım hızını artıracaktır. Geçmişteki uyumlu seyrine rağmen, 2021 daha sonra çıktı başı M3’ten daha süratli yükselen müstahsil tutarları da paranın dolaşım hızının son dönemde daha da yükseldiğine yönelik ilave bir delil olarak da sunulabilir.
Grafik 4: Çıktı Başı Para Arzı ve ÜFE (2009 Aralık=100)

Sonuç
Bu yazıya konu olan analizlerden dört temel netice çıkarabiliriz:
1- Türkiye’de yüksek enflasyon ile esneyen para arzı içinde kuvvetli bir ilişki vardır.
2- Para arzının genişlemesinden Merkez Bankası, kamu bankaları ve doğal olarak bu kurumlara hükmeden mevcut iktidar sorumludur.
3- Tüketici enflasyonunun çıktı başı M3 ile uyumlu geçmiş trendi göz önüne alındığında, mevcut M3 seviyeleri reel tüketici enflasyonunun daha yüksek olduğuna bir işaret olarak okunabilir.
4- Üretici enflasyonunun çıktı başı M3 ile ahenkli geçmiş trendi göz önüne alındığında, son dönemde M3’ten daha hızlı büyüyen üretici enflasyonu paranın dolaşım hızının arttığına bir kanıt olabilir. Yüksek enflasyon döneminde paranın dolaşım hızının artması ekonomik literatürün de onayladığı bir olgudur. Bunun doğal kararı, çıktı başı M3’ün işaret ettiği tüketici enflasyonu ile TÜİK tarafından açıklanan tüketici enflasyonu arasındaki farkın daha da açılmasıdır. Bu konum, reel tüketici enflasyonun resmi rakamlardan daha yüksek olabileceği iddiasını güçlendirmekle beraber açıklanan çıktı seviyesinin (yahut geçmişten bugüne açıklanan reel ekonomik gelişme oranlarının) daha düşük olabileceği yönündeki şüpheleri test edecek ilave çalışmalara bir başlangıç noktası da oluşturabilir.
Dipnotlar
1) Değişim denklemi paranın arzı odaklı bir yaklaşım sunmaktadır. Para talebini öne çıkaracak biçimde (1) numaralı denklem şöyle yazılabilir:
M=k x (P xQ) (5)
k = M / Y (6)
M: Toplam Para, Y: Nominal Milli Gelir, k= Gelire oranla elde tutulmak istenen para (para talebi)
(5) ve (6) nolu denklemden de görüleceği suretiyle para talebi (k), paranın dolaşım hızının (V) tersidir. Parasalcı iktisatçıların önde gelen ismi Milton Friedman’a bakılırsa para talebi sürekli gelirin ve parayı elde tutma maliyetinin bir fonksiyonudur. Reel gelir arttıkça elde tutmak istenen para miktarı artar. Öte yandan, para dışındaki yatırım araçlarında (hisse senetleri, gayri-menkul, borçlanma araçları vb.) getiri oranları yükseldikçe para talebi düşer. Aynu şekilde, yüksek enflasyon döneminde eldeki para değer kaybedeceğinden para talebi düşer. Para talebinin düşmesi para dolaşım hızının artmasına muadil gelmektedir. Yüksek enflasyon döneminde hane halkının ve firmaların para yığmak yerine taleplerini öne çekerek daha fazla harcama yapmak istemesi de paranın dolaşım hızını artırdığına bir gösterge olarak sunulabilir.
Yine parasal iktisatçılara nazaran ekonomik istikrarsızlık ve belirsizlik elde para tutma isteğini doğrusu para talebini artırır. Kriz dönemlerinde paranın dolaşım hızının düşmesinin nedeni de budur. Ancak kriz dönemlerinde artırılan para arzı eğer enflasyona sebep olursa bu sefer para talebi düşmeye başlar ve tekrar dengeye ulaşır.
Parasal iktisatçılara bakılırsa parasal talep (yada paranın dolaşım hızı) farklı faktörlere bağlı bir değişken olmakla beraber uzun vadede dengeye yetişme eğiliminde olduğu için istikrarlı ve tahmin edilebilir bir olgudur.
2) M3 Para Arzı en geniş tanımlı para arzıdır ve dolaşımdaki para, vadesiz ve vadeli mevduatlar, repo ve para fonları ile kısa vadeli borçlanma araçlarından doğar.
Kaynakça
Coşkun Can Aktan, 2010. “Monetarizm ve Rasyonel Beklentiler Teorisi”, Ekonomi Bilimleri Dergisi, 2(1), 168–187
Emiliano Basco, Laura D’Amato & Lorena Garegnani, 2009. “Understanding the money-prices relationship under low and high inflation regimes: Argentina 1977–2006”, Journal of International Money and Finance, 28(7), 1182–1203
Frank Hayes, 1989. “The Quantity Theory of Money”, Student Economic Review, Trinity College Dublin, 30–36
Gökçer Özgür, 2008. “İçsel Para Teorisi’ne Genel Bir Bakış”, H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 26(2), 51–79
James A. Dorn, 2021. “A Primer on Inflation”, Cato Institute Blog.
John B. Taylor , David R. Henderson , John H. Cochrane & Kevin Hassett, 2022. “Inflation And Monetary Policy”, Hoover Institution
Gülsün Gürkan Yay, 2001. “Chicago Okulu, Milton Friedman ve Monetarizm”, Liberal Düşünce, 6 (24), 196–207
Mahfi Eğilmez, 2018. “Para Arzı Nedir ve Nasıl Ölçülür?”, Kendime Yazılar (blog)
Milton Friedman, 1970. “The Counter-Revolution in Monetary Theory”, IEA Occasional Paper, 33
Milton Friedman, 1971. “A Theoretical Framework for Monetary Analysis”, NBER, 11–15
Milton Friedman, 1987. “Quantity Theory of Money”, In The New Palgrave: A Dictionary of Economics, edited by John Eatwell, Murray Milgate, and Peter Newman, vol.4, 3–20.
Paul De Grauwe & Magdalena Polan, 2005. “Is Inflation Always and Everywhere a Monetary Phenomenon?”, Scandinavian Journal of Economics, 107, 239–259
Robert L. Hetzel, 1984. “A Monetarist Money Demand Function”, Economic Review, Federal Reserve Bank of Richmond, November/December, 15–19
Sarwat Jahan & Chris Papageorgiou , “Monetarism: Money Is Where It’s At”, Finance & Development Magazine, IMF
Stephen G. Hall, P.A.V.B. Swamy, and George S. Tavlas, 2012. “Milton Friedman, the Demand for Money, and the ECB’s Monetary Policy Strategy”, Federal Reserve Bank of St. Louis Review, May/June, 153–186.
Steve H. Hanke, 2016. “State Money and Bank Money: Lifting the Fog Around QE”, Central Banking Journal
Steven Globerman, 2021. “The Outlook for Inflation and Its Links to Monetary Policy”, Fraser Institute
İbrahim Alper Akalın
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen 🙂